Söyleşi

yeni e-dergi’nin 34. sayısında çıkan söyleşim:

Özel bir tarihsel dönemdeyiz

İnanç ve bilme arasındaki gerginlik, çok eskilere kadar dayanıyor. Antik Yunan’da mitoloji ve felsefe arasındaki gerginlik, İslam’da İbn Rüşd ve Gazali karşıtlığından tanıdığımız felsefe ve kelam gerginliği. Hristiyanlıkta da bu tartışma yürümüş, misal Aziz Anselmus “credo ut intelligam” vecizesini atmış ortaya, yani “Anlamak (bilmek) için inanıyorum”.  İnançla aklı ve bilgiyi bağdaştıran, bunu yaparken de dönemin dogmalarına itaat eden bir yaklaşım. Bana öyle geliyor ki, bugünkü durum tam da bilim lehine tersine dönmüş vaziyette: çevremiz, inanabilmek için bilmeye çalışan insanlarla doldu. Pozitivizm, bilim müritliği çok yaygınlaştı. Tabii, insanlar güvenilir şeyler arıyor böyle zor kriz dönemlerinde. Önümüzde puzzle gibi parçalardan oluşan bir resim var ama elimizdeki parçalar çok az ve bunların sadece birkaçı bitişik. Sen bir yorum yapıyorsun, bu resim şu ya da bu olabilir diye. Ama çoğunluk, varsayım istemiyor, kesinlik istiyor. Bilim bir inanç kaynağı, bir din gibi işliyor.